AW-11189518860 Aile Evlilik Çift Danışmanı Dr. Ekrem Çulfa Koçluk ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi 0533 3738123
Aile Evlilik Çift Terapisti 0532 158 35 55 istanbul
Çocuklarda Gelişimsel Korkular ve Baş Etme Yöntemleri
08/02/2015
Yeni ve bilinmeyen
her şey insanı tehdit eder. Korku karşılaşılan yeni bir durum karşısında mantık
ile kontrol edilemeyen bir tehdit hissidir. Korku güçlü bir kaçma hissi, hızlı kalp atışları ve kaslarda gerginlik
gibi belirtilerin ortaya çıktığı yoğun bir duygusal uyarılmadır. Korku
duygusu yaşadıkça öğrenilen tek duygudur. Korku insanlarda hiç olmadığında ya
da yüksek seviyede olduğunda çeşitli problemler yaşanmaktadır. Çocuklarda ki
birçok korku gelişimsel kaynaklıdır. Çocuklar bedensel ve zihinsel yetenekleri
arttıkça bir takım korkular ile baş etmeyi öğrenmekte ve gelişimlerine has bir
takım yeni korkular geliştirmektedirler. Bu korkular normaldir ve sağlıklı gelişimin
bir parçasıdır. Korku duygusu yaşamak ve bu duygu ile baş etmeye çalışmak, çocukların
kendilerini tehlikelerden korumalarını sağlamaktadır. Aynı zamanda ileride
yaşayacakları beklenmedik durumlara karşı daha hazırlıklı olmalarını
sağlamaktadır.
Çocukların içinde bulundukları yaş grubuna göre
geliştirdikleri bir takım korkular aşağıda belirtilen şekildedir: Yabancılama Korkusu Bebekler 8. aydan
itibaren çocuklar net bir şekilde annenin yüzünü yabancı kişilerden
ayırabilmektedirler. Bu sebepten dolayı yabancı bir kişi gördüklerinde
ağlamakta ve yabancı bir kişinin fiziksel temasına korku ile tepki
göstermektedirler. 1,5 yaşına kadar bebeklerin bu korkuyu yenmeleri
beklenmektedir. Çocuk 3 yaşından itibaren anneden yavaş yavaş
bağımsızlaşmaktadır. Eğer bir çocuk 3,5–4 yaşından sonra hala bir yabancı
gördüğünde ağlıyor ve annesinin yanından ayrılmak istemiyorsa, bir uzmana
danışılması gerekmektedir. Düşman
Algısı Korkusu 14 – 18 aylık bebeklerde bir düşman algısı korkusu gelişmektedir. Bu dönemde bebekler artık yetişkinlerin mimiklerini, yüz ifadelerini algılayabilmektedirler, örneğin, bir yetişkin sesini yükselttiğinde, öfkelendiğini hissetmektedirler. Bu sebepten dolayı yetişkinin öfkeli yüz ifadesine bebekler büyük bir korku ile tepki verebilirler. Bu dönemde çocuklar doğa olaylarına karşı da oldukça hassastırlar, örneğin, fırtına, şimşek çakması ya da yüksek ses gibi olaylarda çocuklar da büyük korku yaratmaktadır. Bunun yanı sıra çocuklar hayvanlardan da uzak durmaktadırlar. Özetle çocuklar bu dönemde dış dünyayı daha iyi algılamakta ve yabancı oldukları durumlara ve objelere karşı korku ile tepki göstermektedirler. Çocuklar zihinsel ve bedensel gelişimlerine göre bir takım korkuları yenip, bir takım yeni korkular geliştirebilmektedirler. 5 – 6 yaşından itibaren çocukların karşılaştıkları yeni durumların daha iyi şekilde üstesinden gelebilmeleri ve daha az korku duygusu yaşamaları beklenmektedir. Hayal
Kurma Yeteneği İle Gelişen Korkular Çocuklarda 2 yaşından itibaren gelişen hayal kurma
yeteneği ile yeni korkular gelişmektedir. Çocuklar bu dönemde dış dünya
hakkında daha fazla bilgi sahibidirler. Ancak henüz gerçek dünya ve hayalleri
arasında ki farkı ayırt edemezler. Bu dönemde çocuklarda gece kâbusları
başlamaktadır ve bu kâbusları gerçek gibi algılarlar. Annelerinin anlattığı bir
hikâyede korku uyandırıcı bir unsur varsa, bunun gerçek olduğunu düşünüp, korku
geliştirebilirler.
3 yaşından itibaren ise bu
korkulara sihir ya da doğaüstü güçlerin varlığı ile ilgili korkular
eklenmektedir. Hayaletler, canavarlar
çocukların hayal dünyalarında ki yeni korku unsurlarıdır. 4–5 yaşlarında çocukların korkuların da artışlar görülmektedir.
Bunun nedeni, gelişen zihinsel yetenekleri sayesinde daha iyi hayal
kurabilmeleridir. Ancak doğa olaylarını tam olarak açıklayamamaları ve iç
dünyalarını nesnel dünyadan tam olarak ayrıştıramamaları korkularını
arttırmaktadır. Örneğin, çocuklar yataklarının altında bir hayaletin olduğuna
ya da perdenin arkasında bir cadının onları izlediğine inanabilirler. Bu
sebepten dolayı gece uykusuzluk problemi yaşayıp, anne ve babanın yatağından
ayrılmak istemezler. Ya da izledikleri çizgi filmde ki kurdun televizyondan
çıkıp, odaya girebileceğine inanabilirler. Tuvalete gittiklerinde bir canavarın
kendilerini içeri çekeceğini düşünebilirler. Karanlıktan korkarlar, çünkü ışıklar
kapandığında yaşamın devam ettiğini algılamaya başlar, karanlıkta bir hırsızın gelip,
onları kaçırabileceğini düşünebilirler. Evde yere devrilmiş bir eşya
gördüklerinde, bir hırsızın gelip bunu devirdiğini düşünüp, ağlamaya
başlayabilirler. Okula başlama çağı ile birlikte, 6 yaşından itibaren, çocuklarda
bu tür korkuların kaybolması ya da azalması beklenmektedir.
Ayrılık
Korkusu: Çocuklarda bir yaşın sonuna doğru ayrılık korkusu
geliştirmektedir. Ayrılık korkusu 3 yaşına kadar çocuklarda devam edebilmektedir.
Çocuklar üç yaşına kadar hem kendilerini anneye bağımlı hissetmekte, hem de
anneden ayrışmaya çalışmaktadırlar. Anne bir yaş sonuna
doğru bebeği yabancı bir kişi ile bıraktığında, bebek annesinin bir daha
gelmeyeceğinden yoğun bir endişe duyabilmekte ve çoğunlukla ağlamaya
başlamaktadır. Özellikle çalışan anneler için gelişimsel olan bu korku
çocuklarında sürekli olarak karşılaştıkları bir durumdur. Çocuk anneye güvenli bağlanmış ise, annenin
gidişine üzülmekte ama kısa süre sonra sakinleşmektedir. Güvenli bağlanmamış
çocuklar ise genellikle annenin bir daha gelmeyeceğinden endişe duymakta ve
oldukça huzursuzlanmaktadırlar. Bir çok anne bu yaş
grubunda bulunan çocuklarını bir yabancı ile, örneğin bir bakıcı ile, yalnız
bıraktıklarında çocukları görmeden evden çıkmayı tercih etmektedirler. Ancak bu
pedagojik açıdan doğru bir tutum değildir. Çocuk ağlasa bile annenin çocuğu ile
vedalaşması, nereye gittiğini ve tekrar geleceğini basit cümlelerle ifade
etmesi gerekmektedir. Ayrıca bu esnada sakin ve şefkatli bir şekilde çocuğuna
yaklaşmalıdır. Terkedilme duygusunun içselleşmemesi için, vedalaşmanın anne ve
çocuk arasında bir ritüel haline gelmesi gerekmektedir. 2 yaşına doğru çocuk bu korkuyu
yenmekte, annesini bulunduğu ortamda göremese bile onun bir daha geri
geleceğini idrak etmektedir. Ancak yine de oyun oynarken, koşarken, parkta yeni
arkadaşlar edinirken hep annesinin varlığını yanında hissetmek ister. Annenin
varlığı çocuğa ‘bir sorun yaşadığımda, bir tehlike ile karşı karşıya kaldığımda
annem beni korur’ duygusunu hissettirmektedir. Bu duygunun çocukta sağladığı
güven ile çocuk dış dünyaya daha kolay açılmaktadır. 3 yaşından sonra anneye
olan bağımlılığın azalması beklenmektedir. 3 – 4 yaş civarı yuva eğitiminin
başlaması ile çocuğun hayatında yeni bir dönem başlamaktadır. Çocuk anneden
bağımsız hareket etmeye başlamıştır. Ancak çocuk okulöncesi eğitim ile birlikte
yeni bir oyun ortamı, yeni arkadaşlar, yeni öğretmenler ve annenin uzun süreli
yokluğu gibi baş etmesi gereken birçok farklı durum ile karşı karşıya
kalmaktadır. Bu nedenle çocuğun anneden kopup, yuvaya alışması hemen mümkün
olmamakta, belli bir adaptasyon süreci gerekmektedir. Bu bağlamda planlanan
yuva eğitiminden bir ay önce ailenin çocuğunu mental olarak bu duruma
hazırlamaya başlamalıdır. Çocuk ile orada yeni arkadaşlar edineceği, yeni
oyunlar oynayacağı ve çok keyifli vakit geçireceği üzerine sohbet
edilmelidir. Çocuk yuvaya başlamadan
önce, anne çocuğu ile yuvayı birkaç sefer ziyaret etmeli, çocuğa orada mutlu
şekilde oynayan çocukları, oyun parkını ya da yüzme havuzunu göstermeli, orda
çok güzel vakit geçireceğinden bahsetmelidir. Bu sayede çocukta yeni ortama
karşı olumlu duygular oluşabilmektedir. 1–2 ay gibi normal bir adaptasyon süreci geçtiği halde, çocuğun anneden ayrılmakta büyük güçlük çekmesi durumunda, ailenin profesyonel bir yardım alması tavsiye edilmektedir. Kastrasyon
Korkusu 4–5 yaş grubu
çocuklarda benlik duygusunun yeterli şekilde gelişmesi ile kendi bedenlerini
keşfetme merakı da artmaktadır. Bu dönem
cinsel kimliğin gelişiminde çok önemli rol oynamaktadır. Çocuklar artık sadece
saçları ya da giyimleri ile değil, cinsel organları ile de karşı cinsten farklı
olduklarını idrak ederler. Çocuklar cinsel organlarına büyük ilgi duymaktadırlar.
Sık sık genital organlarına bakma ve onunla oynama isteği çocuklarda
gözlemlenebilmektedir. Mastürbasyon çocuğun kendi kendini uyarma halidir.
Çocuklar kendi genital bölgeleri ile oynamaktan haz duyarlar. Aslında bu
çocukların genital bölgelerini keşfetme çabasıdır. Ancak çocukların bu davranışlarına verilen
sert tepkiler, onlarda suçluluk duygusu uyandırmaktadır. Araştırmalar, 4 yaşından sonra çocuklarda benmerkezcilik duygusunun azaldığı
sonucuna varmışlardır. Çocuklar artık – anne ve babaları ya da öğretmenleri
tarafından takdir görmek için –yetişkinlerin koydukları kurallara uymaya
çalışırlar. Kurallara uymadıkları takdirde ise, suçluluk duygusu
geliştirebilirler. Çocuklarda suçluluk duygusunun gelişimi ve karşı cinse olan
ilgi bir takım dönemsel korkuları beraberinde getirebilmektedir. İlk kez bir
kız çocuğunun kendisi gibi penisinin olmadığını gören erkek çocuğu bunu
anlamlandıramayıp, kendi penisinin de bir gün cezalandırılmak amacı ile
kesileceği korkusuna kapılabilir. Bu korkunun yüksek düzeyde yaşanması
durumunda erkek çocukların da kolunu, ya da bacağını, yani vücudunun başka
uzuvlarını kaybetme korkusu da gözlemlenmektedir. Kız çocuğu ise erkek çocuğunun
penisini görünce, kendi penisinin cezalandırılmak için kesildiğini düşünebilir.
Ayrıca erkek çocukları kız çocuklarına nazaran daha fazla kastrasyon korkusu
yaşamaktadırlar. Çocukların bu
korkuları başarılı bir şekilde yenmeleri için anne ve babaya bir takım görevler
düşmektedir. Öncelikle çocuğunuz bu konu
ile ilgili bir soru sorduğunda, ona kız ve erkek çocukların doğuştan farklı
cinsel organlara sahip olduğunu açıklamanız gerekmektedir. Çocuğunuza kız
çocuğunun cinsel organına vajina ve erkek çocuğunun cinsel organına penis
dendiğini açıklamalı ve bu organların biyolojik isimlerini kullanmalısınız. Çocuğunuz,
kız çocuğunun cinsel organın içe dönük ve yuvarlak olduğunu ve erkek çocuğunun
organının da dışa dönük olduğunu, her ikisinin de çişini bu organdan yaptığını
bilmelidir. Böylelikle çocuğunuzun hem cinsel kimliğinin sağlıklı bir şekilde
gelişmesine, hem de suçluluk duygusu yaşamamasına katkıda bulunursunuz. Ayrıca çocuğunuzu
mastürbasyon yaparken gördüğünüzde, ona sert tepkiler vermemeli ve bunun
gelişimin bir parçası olduğunu unutmamalısınız.
Önemli olan nokta, çocuğunuzun bu durumun ona özel bir konu olduğunu
öğrenmesidir. Bu bağlamda çocuğa ‘biliyorum, penisini merak ediyorsun ve
onunla oynamak sana zevk veriyor, ama arkadaşlarının yanında bunu yapman,
onları rahatsız edebilir. Penisinle odanda da rahatlıkla oynayabilirsin’ içeriğinde bir açıklamanın yapılması
önem teşkil etmektedir. Bu sayede çocuğunuza, kendi bedenini keşfetme çabası ve
bundan aldığı zevki anladığınızı hissettirebilir, ancak bunun ona özel bir konu
olduğu sinyalini verirsiniz. Çocuğunuzun suçluluk duygusu geliştirmesinin ve
suçluluk duygusunun beraberinde getirdiği cezalandırılma korkusunun önüne
geçebilirsiniz. Son
Söz: Dönemsel olan bu
korkuların gelişimi çocuktan çocuğa farklılık göstermektedir. Her çocuğun
yukarıda açıklanan tüm korkuları yaşayacağını ya da ön görülen yaş
aralıklarında yaşayacağını söylemek mümkün değildir. Çocuklarının
korkularını yenme konusunda, onları desteklemek önemlidir. Ancak ne bir
yetişkinin ne de bir çocuğun tüm korkularını yenmesi mümkün değildir. Bu
bağlamda çocuğun tüm korkularının üstesinden gelmesini beklemek, çok kontrolcü
bir kişilik yapısının gelişmesine zemin hazırlayabilir. Önemli olan çocuğun
yaşadığı korkuların sosyal hayatını ne seviyede etkilediğidir. Eğer korkular,
çocuğun hayatına hükmetmiş ise ve çocuğun sosyal gelişimini olumsuz
etkiliyorsa, profesyonel yardım alınmalıdır. Anne ve baba
çocukların korkularına anlayış göstermeli ve onların korkularını ciddiye
almalıdır. ‘Korkulacak, bir şey yok, abartıyorsun, daha cesur olmalısın’ gibi
söylemlerde bulunmak, çocuğunuzun size olan güven duygusunu sarsabilir ve çocuk
‘annem, babam beni anlamıyor, benim korkularımı önemsemiyor’ duygusuna
kapılabilir. Bunun yerine ‘korkularını anlayabiliyorum, köpekten
korkman çok normal, senin yaşında birçok çocuk bu tür korkular yaşayabiliyor’
şeklinde ki bir konuşma çocuğu önemli ölçüde rahatlatacaktır. Ayrıca çocuğa
korkularının resmini çizdirmek, korktuğu konu ile ilgili oyunlar oynamak ya da
konu üzerinde sohbet etmek de çok önemlidir. Böylelikle çocuk yaşadığı problemi
dışa vurmayı öğrenecektir. Örneğin, çocuk köpekten korkuyorsa, onun yabancı
olarak algıladığı bu canlıyı daha yakından tanıması için ona çevre
oluşturulmalıdır. Ebeveynler ona köpek resimlerinin olduğu bir kitap alabilir
ve onunla birlikte köpeğin başını, gövdesini ve bacaklarını inceleyip, çocuğun
bu konu üzerinde konuşmasını teşvik edebilirler. Daha sonra bir hayvanat
bahçesine gidip, orada farklı türden birçok köpeği bizzat görmesini
sağlayabilir ve gördüklerinin resmini çizmesini isteyebilirler. 4 yaşından itibaren
çocuklar sebep, sonuç ilişkisini daha iyi algılayabilmekte ve kendi yaş
seviyelerine uygun mantıklı açıklamaları idrak edebilmektedirler. Örneğin,
şimşek çakması çocuk için ürkütücü bir doğa olayıdır ve çocuğa bu konuda basit
ama mantıklı bir açıklama da bulunmak, kafasındaki birçok belirsizliği
giderecek ve korkularını hafifletecektir.
Uzman Pedagog Elda Tatlı Eğer bu Konuda yardıma ihtiyacınız varsa, bize aşağıda ki telefon numarasından ulaşabilirsiniz. 0532 158 35 55
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
5 Yaş Çocuğu - 22/03/2015 |
5 Yaş Çocuğu |
4 Yaş Gelişim Özellikleri - 18/03/2015 |
4 Yaş Gelişim Özellikleri |
3 Yaş Çocuğu Gelişim Özellikleri - 17/03/2015 |
3 Yaş Çocuğu Gelişim Özellikleri |
Nietzsche Ağladığında - 14/03/2015 |
Nietzsche Ağladığında |
2 Yaş Dönemi Gelişim Özellikleri ve 2 Yaş Dönemi Psikolojisi - 10/03/2015 |
2 Yaş Dönemi Gelişim Özellikleri ve 2 Yaş Dönemi Psikolojisi |
Doğum ve Psikoloji - 04/03/2015 |
Doğum ve Psikoloji |
Kind und Scheidung - 01/03/2015 |
Kind und Scheidung |
Çocuk ve Boşanma - 28/02/2015 |
Çocuk ve Boşanma |
Asperger Autismus - 25/02/2015 |
Asperger Autismus |
Devamı |